Kenan Gürsoy Hikmetin izinde 41 Yıl

Ankara’da Milli Kütüphane’de gerçekleştirilen panele yoğun ilgi hâkimdi. Kenan Gürsoy‘un felsefesinin anlatıldığı panelde insan olgusundan evrensel bir görüşün nasıl var olduğu aktarıldı. Yetiştirdiği öğrencilerinden oluşan panelistler kendisine atfedilen kitabın bir kaç yazarından biri.

Doç. Dr. Fulya Bayraktar‘ın oturum başkanı olduğu panel, “Felsefe hakikatin araştırılması etkinliğidir.” sözleriyle tefekkür yolculuğuna bir adım ile başladı.

“Kenan Gürsoy felsefeyi hikmet ve hakikati aramak için yürünebilecek yollardan biri olarak seçmiştir. Aynı zamanda felsefe evrensel kavramları anlayabilmek için bir dil kavramı sunar.

Hikmet bilgeliktir. Tasavvufun da hikmetin peşinde yürümek olduğunu bilmek ve bu hikmetin bir hizmet amacı olduğunu savunur. Hakikatin bir bilme değil olma yolu olduğunu söyler.” ifadeleriyle sözü Prof. Dr. Levent Bayraktar‘a devretti.

“Kenan hocayı düşünmek ve hocayla birlikte düşünmek başlığı ile adım atmak istedim. İnsan düşünmeyi belirli bir kültür, eğitim aldıktan ve reşit olduktan sonra kendini özne olarak keşfedebilmeyi istemelidir. Ve bunun için de kendisinden önce gelen bir rehberin izinde yürümesi gerektiğini bilmelidir.

Hocayla düşünmek saf talep ve halis niyet ile onun uğrunda harekete geçmektir. Hocanın pedagojisi insana güvenmek ve onun için iyi olanı buldurma esasına dayanır. Severek seçmek ve bağlanmak başarı için emin bir yoldur.”

“Özgürlük insanlığımızı idrak etmek yaşamak ve yaşatmakla ilgili bir değerdir. Hocamıza göre özgürlük tek başına bir değer değildir. İyi güzel ve doğruyu gerçekleştirmek adına sahip olunabilecek bir değerdir.

Hocamızın tefekküründe insan itibar edilecek şeref ve haysiyet sahibi bir varlıktır ve o bilince eriştirilmelidir. Kısacası hoca, yeni insan ve değer felsefesi teklif etmektedir. Bir tarz birlik felsefesidir. Parça ve bütün arasındaki fonksiyonları incelenir ve kavranmak istenir. Bu felsefe bir yanıyla personalist ve egzanstiyonilist etkiler taşır. Bir yanı ile medeniyet ve insan inşasına yönelir. Temel referansları arasında Ahmet Yesevi ve Yunus Emre’den beri gelen tasavvufi irfan geleneğimiz yer alır.”

“Hocamın irfan ve felsefe adına kültürümüze katmaya çalıştığı ufuk ve boyutlardan birisi de üst dil inşa etme çabalarıdır. Dünyamızın ötekileştirme çabaları da ‘Gelin birlik olalım.’ çağrısının duyulmamasındandır.”

Birlik fikri ve felsefe düşüncesiyle aktardığı metninden sonra Bayraktar, sözü Dr. Zeynep Tek hanımefendiye devretti.

Gürsoy edebiyatimizda edebi felsefi formda yazılmış eserlerin önem arz ettiğini ve incelenmesi gerektiğini söyler. Dr. Zeynep Tek hanımefendi de bu incelemelerin güzelliklerini panel metni olarak sunmayı amaçlamış.

“Metafizik bir anlama doğru yükselebilen bir edebiyat eserinin tekrar değerlendirilmesi için gereken Gürsoy’a göre (felsefe tarihi içinde değerlendirilebilir olmak, felsefe sorusunu ele alıyormuş gibi düşünmek ve ele aldığını fark etmektir.)

Gürsoy tasavvufun hayatın içinden kazanılan bir mahiyet olduğunu ve sanatın içinden de hissedilebileceğini savunur. Tasavvuf kendini musiki şiir, roman olarak da ifade edebilir.”

Safiye Erol’un romanından bir örnekle devam eden Tek, İnsan-ı Kamil’in evrensel bir insan ve kendi kemalatına ulaşmış olduğunu belirterek; “Gürsoy’un deyişiyle işte sizde öyle kendinizle bütünleşin öyle dürüst olun öyle bir erdem haline ulaşın. İşte herkes kendisiyle bütünleşmesi sayesinde kendi olgunluğuna yönelebilmiş olsun, diyerek evrensel insanın herkesin için yararlı olduğuna dikkat çekmiştir.” sözleriyle Zeynep Tek hanımefendi metnine nihayet verdi.

Ardından panel Yrd. Doç. Dr. Duygu Dinçer’in, “Gürsoy’un İnsan Hakkındaki Düşünceleri” isimli çalışması ile devam ediyor.

“İnsanı yaratılışındaki hikmet ve kendi kemaline doğru merhale merhale yürüyen bir süreç varlığı olarak ele alır. An kavramını da şu düşüncelerle dile getirir. An tüm sorumluluğu ile insana emanet edilmiştir ve insan doğayı nesneyi yaratıcıyı bu anın içinden idrak etmektedir.”

Bilinç ile sözlerine devam eden Dinçer; “Bilinç kendimi bir özne olarak var kılmam ve inşa etmem için elzemdir.” diyerek bilincin insanı şey olmaktan çıkarması ve kendi aşkınlığına eriştirme potansiyelidir anektodunu savundu.

“Yönelim ile yine kendimize dönmeyi mesafe ile de günümüz çağı algısıyla kopukluk değil bir bağlanma hali içinden var olmayı tanımlar. Etik ise insanda vicdan oluşturan bir imkandır.”

Sorumluluk, eylem, ahlak, değer ve yekdiğer (öteki) kavramları üzerinde durduktan sonra sözlerine şu sözlerle nihayet verdi;
“Gürsoy’a göre insan kendisini kendisinde değil yekdiğerinin aynasında kendini görebilir. Bu ayna aynı zamanda bütün insanlığı tanımasına olanak sağlar.”

Son olarak sözü devralan Doç. Dr. Fulya Bayraktar “Kenan Gürsoy Felsefesinin Evrenselliği”ni aktararak “Evrensellik halis bir düşünce inşa edebilmek için bir rehberdir.” sözleriyle konuşmasına giriş yaptı.

“İçimizde bulunan coğrafya değil her kültürde her inançtan olan insan aynı insandır. Etik bir varlık statüsüne kavuşturulması gerekir. Gürsoy insanı özü itibarıyla etik bir varlık olarak tanımlar ve islam metafiziği içinde ele alır. Bu metafiziği yine anlaşılır olacak şekilde evrensel bir dile taşır.”

“Kenan Gürsoy’un etik egzistans etik potansiyel şahsiyetli felsefesi evrensellik ve evrenselleştirilebilirlik ilkesinden hareket ederek bütün bir insanlık için tanış olma çağrısıdır. Evrensellik için temel inanç etik bir bilinç ve etik bir hassasiyet olmakla beraber, evrenselliğe yönelmenin kendisi de bir etik bilinçtir. Bu diyalektiği kavramak onun insanı aziz bir varlık olarak insanlık haysiyetine sahip olarak ele almasının manasını da kavramayı gerekli kılar.”

Sözlerinin sonuna gelirken fark ve farkındalık hakkında şu sözleri dile getirdi;

“Çağımız insanı farkı dahi fark edememektedir. Gürsoy’a ya göre farkındalık mesafedeki farkındalıktır. Birliğe hakikate davettir. Etik ve estetik değerler kendi bulunduğu seviyeden kendini yükselterek birliğe toplar. Tevhid Gürsoy felsefesinin evrensel temeli ve ufkudur.”
Kapanış Sayın Prof. Dr. Kenan Gürsoy’un sözleriyle son buldu.

“Ben bir felsefeciyim. Son derece aziz, sülûk edinen bir meslek… Saf bir talebi, saf bir düşünceyi, saf bir yönelişi ve insanı, kainatı kucaklayabilmek için bir yürüyüşü ifade ediyor.
Yıllarca felsefe ve iman bağdaşmaz diye bir yalan söylendi. Sonuç 18. yüzyıldan beri felsefi ufuklar itibariyle daraldık, ümitsizliğe düştük. Saf bir taleple bunun yeniden uyandırılması gerekiyor. Elbette kendi irfan kültürümüzün, kendi dilimizin içinden, kendimize has o şahsiyetliliğin içinden uyandırılması gerekiyor.
Kur’ân-ı Kerîm’in tefekküre, akletmeye ve hikmete bu kadar çok atıf yaptığı yerde, ezbere ideolojilerin içinde kalmamız ve içine düştüğümüz problemlerin büyük parçasının da bununla alakalı olduğunu farketmememiz mümkün değildir. Bugün yeniden Türkiye’de felsefe kültürünün, felsefe geleneğinin oluşması lazımdır.”

Felsefeyi bize öğreten ve sevdiren başta değerli hocamız Sayın Prof. Dr. Kenan Gürsoy’a ve yetiştirdiği kıymetli hocalarımıza teşekkür ederiz.

Dil-i Halvet
GTDGD