Muhabbet, kuşun uçmasıdır. Aşk, kanadı kırılırcasına uçmasıdır. Şevk ise kanadı kırıldıktan sonra da uçmaya devam etmesidir. Çünkü kanadı kırılan kuş bilir ki, menzile varması, vâsıl-ı Hakk olabilmesi kendinden değildir.

Yüce Mevla’nın kıymeti eşitken her zerrede ne kadın ayrılır ne erkek, ziyadesiyle önemli olan ÂŞIK olabilmek…

“İlâhi huzûrda kadın kime derler? Erkek kime derler? Yüce Allah’ın nazargâhı gönül müdür? Yoksa cinsiyet midir? Bunu ehlinden öğrenmek gerek. Kâinatın aslı, özü olan insanın hakîkat boyutunu bilmeden ete, kemiğe, fâni olan cinsiyete şekil ve sûrete göre hüküm vermek, kimlere mahsustur? Buna herkes kendi karar versin artık. Peygamber Efendimizin kadında ki mânâya işaret ederek “Sevdirildi” dediği, ilâhi nefhanın hakîkatine vakıf, Kâbe’nin dahi kendisini tavaf ettiği nice gönüller sultanı hanımlar var; hiç şüphesiz bu hanımlar her devirde, her yerde olacaktır, bunu inkâr etmek, Cenâb-ı Allah’ın yaratma gücündeki yüksek kemâli inkâr etmek olur ki, bu durum Allah’ı inkâr etmekten çok daha beter bir cehâlettir. İnsanî, ahlâki, dolayısıyla mânevî değerleri sûreta zâhire göre kadın ve erkek kimliği üzerinden konuşup değerlendirmek hâl ehline, gönül ehline, Hâkk âşıklarına yakışmaz.”

Dil-i Halvet dergimizin “Horasan Erenleri ve Halvetîler Şehri Amasya 2” sayısında İslâmiyet’te ve özellikle Hz. Mevlânâ’da kadınının yerini anlamaya yönelik sorularımızı Can-ı gönülden yanıtlayarak bizleri mesut ettiği bu muazzam röportaj için zarafeti, tevazu hali ile tasavvufu ismi gibi hayat edinmiş Hayat Nur Artıran Hanımefendi’ye çok teşekkür ederiz.

GTDGD
Dil-i Halvet